30 Eylül 2012 Pazar

Portakal reçelli & damla çikolatalı kek












Geçen hafta yaptığım bu kek aile bireylerinin tamamı tarafından “yılın en iyi keki” seçilince, peynir altı suyunu atmayıp değerlendirmekle ne kadar harika bir iş yaptığımı bir kez daha anladım. Limon suyu ile yaptığım peynirden daha önce burada bahsetmiştim. Aynı yöntemle geçenlerde peynir yapmışken kalan peynir altı sularıyla önce bu harika keki sonra da tam buğday unlu ekmekleri pişirdim. İkisi de yumuşacık ve nefis oldular. Geçen yıl yaptığım tane portakal reçeli ise keke çok yakışmıştı.



Malzemeler:




  • 4 yumurta

  • Yarım su bardağı şeker

  • Yarım su bardağı sıvıyağ

  • 1 su bardağı peynir altı suyu

  • 1 su bardağı portakal reçeli (taneli)

  • 2 yemek kaşığı HATAP RUŞEYMİ

  • 2 yemek kaşığı damla çikolata

  • 1 paket kabartma tozu

  • 2 su bardağı HATAP UN


Hazırlanması:




  • Yumurta ve şekeri çırpın.

  • Sıvıyağ, peyniraltı suyu, ruşeym ve portakal reçelini ilave edip karıştırın.

  • Unu ve kabartma tozunu eleyerek karışıma ilave edin ve karıştırın.

  • En son una buladığınız damla çikolataları da ekleyip karıştırın ve yağlanmış kek kalıbınıza dökün.

  • 170-180 derece önceden ısıtılmış fırında batırdığınız kürdan temiz çıkana kadar pişirin.

  • Soğuyunca kalıptan çıkarıp servis edin.




Not; peynir altı suyunuz tuzsuz olmalı.



Velibah














Adını sık duyduğum, bir Çerkez hamur işi olan Velibah’ı yapmaya başladığımda anladım ki aslında Çorum’da sıkça yapılan mayalıya çok benziyor. Hamurunda kullanılan malzemeler aynı, aradaki tek fark patateslerin hamurun içerisine değil arasına konularak pişirilmesi. İçerisine patates ilave edilen tüm hamur işleri gibi Velibah da çok lezzetli oluyor…




















Malzemeler:






  • 4 su bardağı HATAP UN

  • 1 tatlı kaşığı instant maya

  • 1 tatlı kaşığı tuz

  • Yarım tatlı kaşığı şeker

  • Aldığı kadar ılık su




Patatesli iç malzemesi;




  • 4 orta boy patates

  • 2 yemek kaşığı erimiş tereyağı

  • Tuz


Haşlanmış patatesleri rendeleyin ya da ezin. İçerisine tuz ve erimiş tereyağı ilave edip karıştırın.



Hazırlanması:




  • Un, maya, tuz ve şekeri bir kaba alıp karıştırın.

  • Unun içerisine ılık suyu yavaş yavaş ilave ederek hamur yoğurun.

  • Hamuru 20 dakika kadar dinlendirin.

  •  Dinlenen hamuru 8 eşit parçaya (bezeye) ayırın.

  •  Her bezeyi avuç içinizin büyüklüğünde elinizle açın.

  •  Ortasına hazırladığınız patatesli iç malzemesinden koyup bohça şeklinde kapatın.

  • Ters çevirip un serpilmiş tezgâhta merdane yardımıyla servis tabağı büyüklüğünde açın ve teflon tavada arkalı önlü pişirin. İsteğe bağlı sıcakken tereyağı ile yağlayabilirsiniz.







27 Eylül 2012 Perşembe

Karpuz kabuğu reçeli









 


Aslında denemeye karar verdiğimde nasıl bir lezzet ortaya çıkacağını merak ediyordum açıkçası. Ülkemizde birçok meyve ve sebzenin turşusunun ve reçelinin yapıldığını düşününce neden olmasın deyip yapmaya koyuldum. Sonuçta benim çok sevmediğim ama eşimin çok beğendiği bir lezzet ortaya çıktı.

























Malzemeler:





  • 3 su bardağı karpuz kabuğu (küçük doğranmış)

  • 2,5–3 su bardağı su

  • 1,5 su bardağı şeker

  • 1 adet çubuk tarçın

  • Karanfil (ben kullanmadım)

  • 1 çay kaşığı tereyağı


Hazırlanması:





  • Karpuz kabuklarının dışındaki yeşil kısımlarını ve içerisindeki kırmızı kısımları soyarak temizleyin.

  • Soyduğunuz kabukları kesme şeker büyüklüğünde doğrayın ve yıkayıp suyunu süzün.

  • 2,5 su bardağı suyu ve doğranmış kabukları bir tencereye alın ve yumuşayıncaya kadar dağılmadan pişirin.

  • Toz şekeri, karanfil, çubuk tarçın ve tereyağını ilave ederek koyulaşıncaya kadar pişirin.

  •  Pişme esnasında su azalırsa yarım bardak kadar ilave edebilirsiniz.

  • Reçel kıvamına gelince ocağı kapatın.

  • Soğuyunca kavanoza doldurup serin bir yerde bekletin.
















Kırmızı pancarlı (iki renkli) patates salatası





















İncesu Kanyonu (Ortaköy / Çorum)








































Ortaköy (Çorum)















Tavuk taşlık yemeği (sotesi)














Marketlerin tavuk reyonlarında temizlenmiş ve paketlenmiş olarak bulabileceğiniz tavuk taşlıkları, önyargınızı bırakın ve bu tarifle mutlaka deneyin. İlk zamanlar yemek istemeyen ve sadece suyuna ekmek banan çocuklarım şimdilerde severek yiyorlar. Sizlerde eminim ki beğeneceksiniz.






















Malzemeler:






  • Yarım kilo tavuk taşlık (1 paket)

  • 2 adet kuru soğan

  • 2 adet yeşil sivribiber

  • 3 adet domates

  • Tuz

  • Sıvıyağ

  • Sıcak su


Hazırlanması:




  • Tavuk taşlıkları temizleyip (paketlerde temizlenmiş olarak satılıyor ama bazen küçük temizlenmemiş parçalar kalabiliyor, kontrol etmekte fayda var) küçük kuşbaşı şeklinde doğrayın ve yıkayıp suyunu süzün.

  • Tencereye suyunu süzdüğünüz taşlıkları alıp kendi suyunu salıp tekrar çekene kadar ağzı kapalı olarak orta ısıda pişirmeye bırakın.

  • Ara sıra kontrol edip karıştırın. Suyunu çeken taşlıklara sıvıyağı, piyazlık doğradığınız soğanları ve ince doğranmış sivribiberleri ilave edip karıştırarak kavurun.

  •  Soğanlar kavrulmaya başladığında küp doğranmış domatesleri ilave dip karıştırın.

  • Kısık ateşte ara sıra karıştırarak taşlıklar yumuşayana kadar pişirin.

  •  Domateslerin suyu yeterli gelmezse sıcak su ilavesi yapın.

  •  İsteğinize göre tuz ve baharat ilavesi yapın. Sıcak servis edin.












Yumurtalı Kavak Mantarı Kavurması









Ruşeymli Beyaz Ekmek





Zeytinyağlı közlenmiş biber & Kırmızı biber nasıl közlenir?




























Közlenmiş kırmızıbiberli - peynirli salata







Kitap yenileme (tamir)





24 Eylül 2012 Pazartesi

Evde Su Böreği Yapımı






Evlendiğim ilk yıllarda çok sık yapsam da son zamanlarda farklı lezzetler denediğimden olsa gerek mutfağımda pişmiyordu su böreği. Dün tekrar yapmaya karar verdiğimde, beni zorlayan kısım ise açıkçası böreği yapmak değil Verda Suyun sürekli müdahale etmek istemesiydi. Kendi böreğini yapması için verdiğim hamur onu bir süre oyalasa da engellemelerine kaldığı yerden devam etmekte kararlıydı. En son pişmesi için böreği fırına verdiğimi ve derin bir nefes aldığımı hatırlıyorum. Sonrasında ise kızların “hayatımda yediğim en lezzetli börekti” cümlelerini…


















Tarif için buraya tıklayabilirsiniz. Burada ki tarifte yaptığım tek değişiklik bana miktarı çok fazla gelen margarini tamamen çıkarıp yerine ara katlara sümek için sadece bir nescafe fincanı (hatta yarım fincandan biraz fazla, tam bir fincan bile değil) sıvıyağ ve su yerine süt kullanmam oldu. Bir de fırını kapattıktan sonra böreğin üzerine çok küçük parçalar halinde tereyağı ilave ettim.











21 Eylül 2012 Cuma

İki renkli tatlı (vişneli - sade muhallebili tatlı)












Aslında bu tatlıyı yaz başında canım arkadaşım Gülaycığım ziyaretime geldiğinde hazırlamıştım. Hatta sizlerle paylaşmak için fotoğrafını da çekmiştim ama çocuklar yanlışlıkla o güne ait bütün fotoğrafları silince kalmıştı. Geçen gün Verda Su pasta yapmamı isteyince bu tatlı aklıma geldi ve yeniden fotoğrafladım. Çocuklar çok beğendiler. En çok üzüldüğüm nokta ise diğer fotoğrafların silinmiş olması, tatlı ve yemekler yeniden yapılıp fotoğraflanabiliyor ama anı fotoğrafları geri gelmiyor maalesef…



Tatlıya eşlik eden çiçeklerde başka bir dost hediyesi, dostlar ve dostlukların her daim yaşamımızda olması dileğiyle hayırlı cumalar…



Malzemeler:

Vişneli mullebi;




  • 1 su bardağı vişne suyu

  • 1 su bardağı su

  • 3 yemek kaşığı nişasta

  • 1 tatlı kaşığı tereyağı

  • 3 yemek kaşığı şeker


Suyu bir tencereye alın ve nişastayı ilave edip nişasta eriyene kadar karıştırın.Nişasta eriyince üzerine vişne suyu ve şekeri ilave edip ocağın altını yakın. Sürekli karıştırarak kısık ateşte muhallebiyi pişirin.Ocağı kapatıp tereyağını muhallebiye ilave edin ve eriyene kadar karıştırın. Muhallebi tamamen soğumadan hafif ılıyınca kalıplara paylaştırın.



Sade muhallebi;




  • 4 yemek kaşığı HATAP UN

  • 3 su bardağı süt

  • 3 yemek kaşığı şeker

  • 1 tatlı kaşığı tereyağı




Unu, sütü ve şekeri bir tencereye alın. Sürekli karıştırarak kısık ateşte muhallebiyi pişirin. Ocağın altını kapatıp tereyağını ilave edin ve eriyene kadar muhallebiyi karıştırın. Ilıyınca vişneli muhallebinin üzerine paylaştırın.





Hazırlanması:




  • Vişneli muhallebiyi tarifine göre hazırlayın.

  • Şekilli küçük kek (muffin) kalıplarının en alt kısmına birer yemek kaşığı paylaştırın ve soğumaya bırakın.

  • Vişneli kısım soğurken başka bir tencerede sade muhallebiyi hazırlayın.

  • Sade muhallebiyi vişneli kısımların üzerine paylaştırın.

  • Buzdolabında tamamen soğuyana kadar bekletin ve ters çevirip muhallebileri çıkararak servis tabağına alın.












 





Benden notlar;








Bu defa vişne suyum az kaldığı için ben su ile karışık kullandım ve rengi biraz açık oldu. Siz tamamını vişne suyu olarak yaparsanız daha kırmızı renkte tatlınız olur.




Vişne suyunu evde kendi yaptığımdan kullandım. Hazır ile yaparsanız şeker miktarına dikkat edin.


Vişneleri bir tencereye alıp üzerine su ilave edip 5 dakika kadar kaynatıyorum ve ağzı kapalı olarak soğutuyorum. Sonrasında istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz.


Ben 12’li muffin kalıbı kullandım, siz farklı şekillerde istediğiniz kalıbı kullanabilirsiniz.

Bu şekilde kalıbınız yoksa kare bir borcama yapıp, ister kare ister bardakla yuvarlaklar kesip servis edebilirsiniz. Hatta kurabiye kalıplarıyla farklı şekiller bile çıkarabilirsiniz.

Ben bir gün önceden hazırlayıp buzdolabında bekletip ertesi gün servis ettim.


Muhallebiler dolapta bekledikçe bazıları kenarlardan kendini bırakıp kalıptan ayrılmıştı, ayrılmayanlar için ise bıçağın ucunu hafifçe muhallebi ile kalıp arasına değdirerek çıkmasını sağladım.


Kalıpla aynı büyüklükte ki temiz bir çay tepsisini kalıbın üzerine getirip ters çevirdim ve muhallebiler tepsiye kolayca çıktılar.











18 Eylül 2012 Salı

Kargı Tatil Köyü (Çorum)














Kargı tatil köyü uzun süredir adını ve güzelliğini duyup merak ettiğimiz bir yerdi. Arkadaşlarımızla hafta sonu memleket ziyareti yapmaya karar verdiğimizde, eşimle gezi planımıza ilk not ettiğimiz yer burası oldu. İnternet sitelerine bakıp adres bilgilerini aldığımızda Kargı’ya 20 km uzaklıkta olduğunu öğrendik. Birçok yayla köyünün arasından, oldukça güzel asfalt bir yoldan ulaşım imkânı sunuluyor. Sadece kısa bir bölüm toprak yol ama oda sorun olmuyor.





























Kargı tatil köyüne vardığımızda oldukça sakindi, sonra başka aileler de gelmeye başladılar. Öğrendiğimize göre geçen haftaya kadar oldukça kalabalıkmış, okulların açılması nedeniyle dönüşler yaşanmış.
























Tesisin içerisinde ki gölde alabalık yetiştiriliyor. Ayrıca olta balıkçılığı imkânı sunuluyor, isterseniz burada ki balıkları kendiniz tutabiliyorsunuz. İsterseniz de sizler için odun ateşinde güveçlerde pişirilmiş balıkları tercih edebiliyorsunuz. Ya da bizim gibi nasılsa evde kocaman bir sazan balığı bizi bekliyor deyip sacda et sote yapabilirsiniz.





















Kullanılan birçok şey ağaçtan yapılmış, doğaya uygun bir görünüm var. Bizim gibi günü birlik gitmeyi tercih edebileceğiniz gibi, isteyenler için ahşap evlerde konaklama imkânı da sunuluyor



















Ağaçların arasında farklı bir gün geçirmek isteyenler için ahşap evleri, yeşili ve doğası ile sakin, huzurlu bir yer Kargı tatil köyü…











http://www.kargitatilkoyu.com/



17 Eylül 2012 Pazartesi

Hatap Buğday Ruşeymi ve Ruşeymli krep…














Buğday Ruşeymi, buğday tohumunun üremesini ve çimlenmesini sağlayan kısmıdır. Dünyada Wheat Germ, ülkemizde de Ruşeym olarak bilinir. Beyaz un üretimi esnasında raf ömrünü azalttığı için ayrıştırılır. Buğdayın hayat kaynağı olan ruşeym tüketildiğinde insan sağlığı için gerekli birçok vitamin ve minerallerin doğal yollarla alınmasını sağlar.

Saklama koşulları nasıl olmalıdır?




Orijinal ambalajında son kullanma tarihine kadar, ambalaj açıldıktan sonra serin ve kuru yerde ağzı kapalı olarak muhafaza edilmelidir. Vakum poşeti açıldıktan sonra 15 gün içerisinde tüketilmelidir. Ruşeym poşeti vakumlu olduğu için ağız kısmından delinerek veya kesilerek açılır. Hiçbir işlem yapılmadan kapaklı cam kavanoza boşaltılıp ağzı kapatılır ve serin bir yerde muhafaza edilir




Tüketim şekli nasıl olmalıdır?



İstenilen miktar kavanozun ya da vakumlu poşetin içerisinden alınır ve hiçbir işlem yapılmadan direkt kullanılabilir.



Ekmek, poğaça, bazlama, krep gibi unlu mamullerin içerisinde tüketilmek istenildiğinde; bunları hazırlarken yoğurma aşamasında 1 kg una yarım çay bardağı katılarak hamur hazırlanır. Yoğurma şeklinde ve diğer malzemelerde hiçbir değişiklik yapılmasına gerek yoktur.



Yoğurt, soğuk süt ve çorbalara katılarak, kahvaltılık gevreklere, soslara ve saltalara ilave edilerek de tüketilebilinir.



Tüketim miktarı ne kadar olmalıdır?



Her öğünde 1 yemek kaşığı tüketilmelidir. Çölyak ve bağırsak hastalığı olanlar tüketmemelidir.











Ruşeymli Krep…










 

Burada ki yazımda sizlerle paylaştığım krepleri bu defa 1,5 tatlı kaşığı ruşeym ilavesi yaparak denedim. Açıkçası ruşeym paketini elime aldığımda kullanacağım yemeklere farklı bir koku ve tat katabileceği endişesi vardı. Krepler lezzetinden hiçbir şey kaybetmedi aksine tam bir vitamin deposuna dönüştüler. Sonuç olarak gördüm ki ruşeym tek başına bile yenebilecek bir gıda. Tadı ve kokusu kesinlikle insanı rahatsız etmiyor. İçerdiği vitaminleri de düşününce bundan sonra sık sık mutfağıma misafir olacağa benziyor. Buda demek oluyor ki Ab-ı Hayat okuyucularını bolca ruşeymli tarifler bekliyor ileri ki günlerde…












Hatap un bayilikleri


Son bir haftadır en çok sorulan soruların başında Hatap Un’un nerelerde satıldığı geliyordu. Sanırım her yerde bulmak mümkün olmuyormuş. Ben ulaşabildiğim bazı illerde ki bayilerin isim ve telefonlarını aşağıda yazıyorum. Aşağıda olmayan illerde ki bayilikleri öğrenmek isterseniz il ismini yorum olarak yazmanız yeterli olur, sizlere bilgileri ulaştırmaya çalışırım.





             Çorum Bayileri





Ali Özüdoğru - Ulucami Civarı / Merkez - 0 364 213 16 89

Ömer Sayar - Ulucami Karşısı / Merkez - 0 364 212 25 16

Şen Ticaret - Bahabey / Merkez 0 364 221 54 03

Çerikçi Gıda - Kubbeli Cad./Merkez - 0 364 224 09 55

Lider Ticaret - Osmancık Cad./ Merkez - 0 364 226 33 30

Aslanbaş Kardeşler - Bayat - 0 364 381 30 37

Bilal Aslanbaş - Bayat - 0 364 381 42 73

Çelikay Tarım - Bayat - 0 364 381 31 33

Basmacıoğlu Tarım - İskilip - 0 364 511 21 40

Mehmet Lekealmaz - İskilip - 0 364 511 30 74

İsmail Gümüş - Oğuzlar - 0 364 561 71 63

Çınarlar Ticaret - Sungurlu - 0 364 311 80 96

İsmail Kaytan -Bayat -0 364  381 30 32

Özata Ticaret - Osmancık - 0 364 417 26 35

Özyalçın Gıda - Merkez / 0 364 213 37 20

Ahmet Hastaoğlu - Merkez -0 364  227 66 63





 Bayilerin dışında; Yunus Marketler, Bahçeli Gıda Marketler, Metropol Marketler, Hitit Gıda Marketler, Çorum Carrefour Marketler de de Hatap Un bulmanız mümkün. Tam buğday unu ise bayilerden edinilebilir. Ruşeym, Bahçeli Gıda Marketlerin merkez şubesinde bulunabilir.









Amasya Bayileri

Haydar Keskin - Merzifon - 0 358 514 18 33








          Giresun Bayileri                                                          

Gül Altun Gıda - Merkez - 0 454 212 15 97            

Turgut Andiç - Dereli - 0 454 381 35 97                  

Baltur Nakliyat - Güce - 0 454 451 60 46                

Mustafa Tuna - Merkez - 0 454 216 42 96            

Yaylacı Tarım -Tirebolu - 0 454 411 35 30          











 İstanbul Bayileri

Unpar Gıda - Kadıköy - 0 216 330 10 29

Hitit Börek - Bakırköy - 0 212 560 17 45

Hasat Gıda - Sultanbeyli - 0 216 592 75 70

Barış Değirmenci - Sarıyer - 0 535 920 67 01

ASu Börek - Göztepe - 0 216 386 25 78













              Ordu Bayileri                                                           

Topkayalar Gıda - Merkez - 0 452 214 23 73

Karamanoğlu Gıda - Merkez - 0 452 214 11 98   

Duyar Ticaret - Merkez - 0 452 214 20 92             

Yaşar Gündüz - Fatsa - 0 452 423 63 53                

Harun Tan - Ünye - 0 452 323 77 72                       

                                                                              

                                                                              

       Ankara Bayileri

 Hacıoğulları Gıda - Ulucanlar - 0 312 324 28 36

Öz Rize Gıda - Gimat - 0 312 397 64 49

Yeşil Rize Gıda - Gimat - 0 312 397 17 70

Şekerciler Gıda - Keçiören - 0 312 397 40

Kanat Gıda - Dikmen - 0 312 480 34 85

Mehmet Solmaz - Keçiören - 0 312 357 75 97

Bizim Rize Gıda - Gimat - 0 312 397 57 90

Yusuf Elmalı - Kazan - 0 312 814 22 91

Süleyman Öksüz - Balgat - 0 312 286 32 38





Samsun Bayileri

Hasan Söylemez - Merkez - 0 362 431 13 08

Nimet Gıda - Merkez - 0 362 435 30 02





Rize Bayileri

Katırcıoğlu Gıda - 0 464 217 96 15

Vanlı Zahire - 0 464 226 16 80





Trabzon Bayileri

Yılmaz A.V.M - Çarşıbaşı - 0 462 821 30 01

Hüseyin Avni Yayla - Beşikdüzü - 0 462 871 21 54

Dural Ticaret - Şalpazarı - 0 462 891 22 19





Kayseri Bayileri




Solmazlar Gıda - 0 352 231 21 24


Bizim Gıda - 0 352 332 00 64


Öz Rize Gıda - 0 352 290 53 53








Ankara’da Altunbilekler Marketler, Çağdaş Marketler, Şekerciler Marketler, Bildirici ve Yunus Marketlerde Hatap Unları bulabilirsiniz. Bunların dışında unlara ulaşamayanlar için kargoyla gönderim yapılabilir. İsterseniz Hatap Un’un sitesinden Satış Müd. Yrd. Elif Hanım’a ulaşabilirsiniz.









12 Eylül 2012 Çarşamba

Krepli kahvaltı sofrası…












Bu sabah, Verda Su erken uyanmaya karar verince birlikte mutfağın yolunu tuttuk. Ben kahvaltı hazırlarken, küçük hanım acıktığına karar verince kahvaltı öncesi bir şeyler atıştırdı. Annesi sofrayı hazırlarken ablasını uyandırmak için büyük çaba sarfetti, sonrasında ablasının uyanmayacağına karar verip pes etti::))



Bakalım Verda Su’yun yardımlarıyla neler çıkmış ortaya, aslında tek yaptığımız krep olsa da siz görmezden gelin:::)))



Sofradan akılda kalanlar;

2.fotoğraf: Hediye gelen Arnavut salçası, en kısa zamanda tarif istenip bloğa yazılmalı. Verda Su’yun kaşık kaşık yemek istediği ev yapımı kuşburnu marmelâdı.



3.fotoğraf: Zıt lezzetler aynı tabakta buluştu! Lezzetlerine bayıldığımız kahvaltılık Tokat çemeni ve çikolatalı ev yapımı fıstık ezmesi. Kastamonu’nun meşhur köpük helvası (beyaz olan) ve son birkaç yıldır favorimiz olan, bloğa bir türlü tarifini ekleyemediğim incir marmelâdı.



5.fotoğraf: Uzaklarda ki kardeşin ablasını da düşünüp kargoyla da olsa ulaştırdığı Kars eski kaşar peyniri. Her zaman aynı sofraya oturamasak ta gönüllerimiz her daim birlikte! Kardeş olmak bu olsa gerek…



Sonraki fotoğraflar: Hatap un ile hazırladığımız harika kreplerimiz, ben çocukları düşünüp pankek tarzı küçük porsiyonlarda hazırladım. Siz isterseniz daha büyük boyutlarda pişirebilirsiniz.

Not: tarif için burayı tıklayabilirsiniz. Burada ki tarife 1 paket kabartma tozu ekleyip, yumurta sayısını yarıya indirdim ve tereyağı yerine sıvıyağ kullandım.



11 Eylül 2012 Salı

Elmalı kurabiye

















Elmalı kurabiyeyi çoğu zaman sıvıyağ ile yapıyorum ve doğruyu söylemek gerekirse içerisinde margarin kullanılanlarına göre daha çok seviyorum. Hafta sonu Verda Su’yun yeni yaşı için hazırladığım pastanın yanına bu harika kurabiyelerden de yaptım. Ertesi gün kurabiyeler tamamen bitmişti:))))







Malzemeler:




  • 1 yumurta

  • Yarım su bardağı sıvıyağ

  • Yarım su bardağı yoğurt

  • Yarım su bardağı şeker

  • Yarım paket kabartma tozu

  • 2,5 su bardağı HATAP un




İç malzeme:




  • 4–5 adet rendelenmiş elma

  • 2–3 yemek kaşığı şeker

  • Tarçın

  • Yarım su bardağı kırılmış ceviz


Kabukları soyulup rendelenmiş elmaları bir tavaya alın. Üzerine şeker ilave edip suyunu çekene kadar pişirin. Pişen elmaların altını kapatın ve tarçın- ceviz ilave edip iyice karıştırarak soğumaya bırakın.



Hazırlanması:




  • Yumurta, sıvıyağ, yoğurt ve şekeri bir kaba alıp karıştırın.

  •  Üzerine kabartma tozu ve HATAP (pasta, börek ve baklavalık ) unu eleyerek ilave edip hamur yoğurun.

  • Hamuru beş dakika kadar dinlendirip 3 eşit parçaya bölün. her parçayı merdane ile servis tabağı büyüklüğünde açıp 16 eşit üçgen parçaya ayırın.

  •  Her parçanın geniş tarafına elmalı iç malzemeden koyup rulo sarın ve yağlı kâğıt serilmiş fırın tepsisine dizin.

  • 160 derecede 10–15 dakika üzerleri kızarmadan pişirin.

  •  İsteğe göre pudra şekeri serperek servis edin.













Çocuklara Kur’an-ı Kerim eğitimi nasıl verilmelidir?




Kaynak: ADEM GÜNEŞ





Birçok anne baba çocuklarının erken yaşta dini eğitim almasını, manevi değerlerle yaşama tutunmasını arzu eder… Ancak bunu isterken de içlerindeki endişelerden biri de uygun olmayan tarzda bir Kur’an eğitimi alırsa, çocuklarında Kur’an’a karşı bir tepki oluşacak olması kaygısıdır…



Bildiğimiz bir gerçek varsa o da çocukların Kur’an öğrenimi sırasında yaşadıkları olumsuzlukları onların belki de bir ömür boyu dini değerlerden uzak kalmasına da neden olmaktadır… O halde bu hassas denge nasıl kurulmalıdır?



Yaz tatilinin de yaklaştığı şu günlerde acaba çocuklara Kur’an-ı Kerim eğitimi nasıl verilmelidir?



Konuya adım adım açıklık getirmeye çalışırsak eğer;


















1- Çocuklarda, 2 yas dönemi dile karşı oldukça hassas oldukları bir dönemdir. Çocuk bu dönemde, her bir yeni kelime ile çok ilgilenir ve hemen o kelimeyi kullanmak isterler… Çocuklar bu dönemde bitmek bilmeyen bir hevesle ve keyifle kelimelerdeki melodileri çıkarma gayretindedirler. Bu dönem ikinci dil öğrenimi için çok uygundur. Zira çocuklar eşyanın ismini ilk duyduğu kelime ile hafızasına yazar ve kalıcı belleği oluşturur. Bu dönemde çocuğa eşyanın isimleri ve fiiller iki dilde öğretilirse çocuk zorlanmadan iki dilini birden geliştirir. (Ancak bu iki dil aynı yetişkin tarafından verilmemesi gerekir)



2- Çocuk açısından bakıldığında Kur’an öğrenmek ikinci bir dil ve konuşma usulü öğrenmektir. Eğer çocuk kendi anadilini öğrendiği 2 yaş sonrası dönemden itibaren kendisine yeni yeni kelimeler sunulursa çocuklar bu yaş döneminde kendilerine sunulan bu yeni sesleri çok hevesli bir şekilde öğrenmek ve tekrar etmek isterler… Bu açıdan bakıldığında Kur’an öğrenmeye en uygun yaş dönemi 3 -4 yaş aralığıdır. …



3- Çocuklar 3,5 – 4 yaşlarına geldiklerinde kelime dağarcıyı oldukça yükselmiştir ve artık kelimeleri kullanmaktan keyif almaya baslar. Bu dönemde çocuklar uzun kelimeleri ve cümleleri “taklit” yolu ile öğrenme surecine girerler. Şiir ezberlemekten, şarkı sözü ezberlemekten büyük keyif alırlar. İşte bu dönemde çocuklara Kur’an-ı Kerim’i keyifle ezberlemesine “zemin” hazırlanabilir. Bu zemin çocuğun keyifle bir şarkı sözü ezberlemesi gibi, doğal yaşam içinde duyduğunu ezberlemesi seklinde olmalıdır. Yoksa bir ders suretinde çocuğu bir yere oturtup ondan ezber beklemek oldukça yanlış bir tutum olur…



4- Bu açıdan bakıldığında çocuğun Kur’an öğrenme sürecinin ilk adımı çocuğun konuşmaya heves duyduğu bu dönemde sure, dua ve şiir ezberleri şeklinde olması gerekir…



5- Yine çocuklar bu yaş döneminde eşyaları “ismen” tanımaya meraklıdır. Yani bir “ELİF” harfini çocuğun elinde tutabilecek halde mukavvadan kesip çocuğa vermek, arkadaşının elindeki “BE” yi istemek, kendi elinde olan “CE” yi masanın üstüne koymak gibi, harflerin somut halleri üzerinde alıştırmalar yapmak ise Kur’an öğreniminin ikinci adımıdır…



6- Kur’an öğrenmenin üçüncü adımı ise, bir eşya ismi olarak öğrendiği bu Kur’an harflerini yan yana getirerek “heceler” yazmaya çalışmasıdır… Örneğin “ELİF” ile “BE” “DE” harflerini yan yana koyarak… EBEDE yazması… gibi harfleri yan yana getirerek çocuk YAZMA egzersizleri yapmalıdır… Burada dikkat edilecek şey şudur ki; Klasik Kur’an öğreniminde çocuk DİREKT olarak okumaya başlatılma gibi bir yanlış yapılmaktadır. Halbuki çocuklar önce yazmaya ve en son olarak okumaya başlamalıdır…



7- Çocuklar yan yana getirdiği harflerden heceler oluşturduktan sonra, bu harfleri “kum sandığına” veya “ellerinde bir tebeşir ile tahtaya” yazmaya çalışma egzersizleri yapılmalıdır… Yani, “EBEDE” yazısını çocuktan okuması beklenmeye gerek yokken, bunu yazması istenilir… Yazma işi ise kalem ve kâğıt kullanarak değil (çünkü çocukların ince kas gelişimi henüz tamam değildir) tebeşir veya kum sandığı üzerine oyun oynar gibi yazmalıdır.



8- Kur’an öğreniminin son aşaması ise yazılan yazıları ve dinlenilen surelerin oluşturduğu altyapıyı kullanarak, Kur’an hecelerini okumaya başlamasıdır…



9- Çocuklar bu süreç içinde her an yeni sureler ezberleyerek de hafızlık eğitimin ilk temellerini oluşturmuş olurlar…



Süreç böyle olursa çocukların duyarlılık dönemine denk gelen bir eğitim süreci yaşatılmış olur.










Zenginleştirilmiş ana sınıfı programı, kaosu çözer…




Kaynak: Aksiyon dergisi

Sayı: 927 / Tarih: 27–08–2012

Adem Güneş






Son günlerde nereye gitsem hep aynı soru ile karşılaşıyorum. “Hocam, ne olacak, bu sene birinci sınıfa gidecek çocukların hâli?” diye başlıyor konuşmalar.



Ne diyeceğimi şaşırıyorum açıkçası.



Önceki gün yine çok kırgın ve kızgın bir annenin sitem dolu konuşması ile karşılaştım; “Hocam pırıl pırıl çocuğuma engelli raporu almak çok zoruma gidiyor!”



“Hayırdır, neden engelli raporu alacaksın ki?” diye sorunca başladı içini dökmeye.












“Bizim kız bu yıl eylül ayında 66 aylık oluyor. Yani ilkokul birinci sınıfa başlaması gerekiyor. Ama ne ben ne de babası kızımızın birinci sınıfa başlamasını uygun buluyoruz. Daha tuvalet temizliğini yapamayan çocuk nasıl ilkokula başlasın? Erkek öğretmen mi çocuğumun temizliğini yaptırsın? Biz de rapor almak için devlet hastanesine gittik. Sadece biz değilmişiz aynı durumda olan. Şehrimizde zaten tek olan çocuk psikiyatristinin önü ana baba günü idi. Ama doktor yok ortalıklarda. Hastane personeline ‘Doktor nerede?’ diye sordum. Alaycı bir üslupla ‘kaçtı’ deyip güldüler. ‘Niye kaçtı ki?’ diye sorunca, ‘Abla gelen-giden çocuğuna rapor istiyor, adamcağız saçma sapan işlerle uğraşmaktan mesleğimi yapamıyorum diye izine ayrıldı’ dediler. ‘E ne olacak şimdi?’ diye yine sorduğumda ‘Çocuk doktoru da veriyormuş rapor’ diye oraya yönlendirdiler. Uğraşa didine çocuk doktorunu buldum. İçeri girdiğimizde doktor daha yüzümüze bakar bakmaz anladı durumu ve ‘Rapor mu istiyorsunuz?’ dedi. Utana sıkıla ‘evet’ dedik. Doktor bey önce direndi, ‘Ben ne anlarım çocuğun okula hazır olup olmadığından kardeşim, gidin çocuk gelişimi uzmanı ile görüşün, psikolog bulun, pedagog bulun onlar versin raporu. Bana çocuğunuzun bir hastalığı varsa onun için gelin ama benden mesleğimin dışındaki konuda rapor istemeyin’ deyiverdi. Biz yalvar yakar ‘Aman hocam zaten psikiyatr da bunalmış kaçmış, lütfen bize yardımcı olun’ dedik. Doktor bir gözüme baktı, bir eşimin çaresizliğine baktı, derin bir nefes alıp ‘Hasbünallah’ çekerek önündeki kâğıda bir şeyler yazmaya başladı…”



Bu anne, incinmiş bir hâlde bunları anlatırken aklımdan ‘eğitim reformu ile başlayan süreç böyle son bulmamalıydı’ diye geçiyordu.



Hâlbuki Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ülkemiz eğitim sistemini düzeltmek için büyük şans diye düşünüyordum. İnanıyordum ki, radikal bir yönetim sergilenmedikçe yapış yapış bir hâle bürünmüş eğitim sistemimiz çözülemezdi. Dinçer de radikal kararlar alıyordu; ama aldığı bu kararlarda yanlış adım atarsa telafisi zor yeni sorunlar oluşacağını da biliyordum. Ve şu an öyle oldu. 5 yaşındaki çocukların ilkokula başlaması konusunda bakanlık ciddi bir yanılgı içine düştü. Bu yanılgıdan çıkmak için ‘rapor alın o zaman’ diye bulunan yöntem ise ayrı bir sorun oluşturdu. Çünkü çocuklara okul olgunluk testi uygulaması için psikolog ve pedagoglar dışlandı, çocuk doktorları devreye sokuldu. Onlar da bu hatalı sürecin bir parçası olmak istemedikleri için veliler ile çatışmalar yaşanıyor.



Yukarıda anlattığım olay münferit değil. Bir çocuk doktoru arkadaşım; “Bilinçli veliler, çocuklarına rapor almak için epey çaba sarf ediyor. Henüz olayın farkında olmayanlar da 60 aylık çocuklarını bile okula yazdırmak için okul yönetimlerine baskı yapıyor.” diye durumun vahametini özetledi.



Peki, bu çocukları sistemin çarklarına kurban etmeden nasıl çıkacağız işin içinden?



Bu konuda Bakanlığa bir teklifim var; 4+4+4 eğitimin ilk dördü olan ilköğretim kısmı 1+3 olursa kaostan çıkabiliriz. Bakanlık da, veliler de, hekimler de rahat nefes alır.



Buna göre, 1+3 olan ilköğretim kısmının birinci yılı, ‘anaokulunda ilkokul’ diye tanımlanır. Bu sınıflarda 2 öğretmen olur; çocukları ikinci sınıftan itibaren okutup ilkokuldan mezun edecek olan sınıf öğretmeni ve diğeri de hâlihazırda 5 yaş grubu çocukları iyi tanıyan anaokulu öğretmeni. Bu iki meslektaş işbirliği içinde 66 aylık çocukların ilk yılını birlikte geçirebilir. İlkokul öğretmeni pasif olur ve kendi öğrencilerini tanımaya çalışır. Okul öncesi öğretmeni de aktif olarak ‘zenginleştirilmiş ana sınıfı’ müfredatı uygular.



Yoksa şu anki gidiş çok iyi değil.








8 Eylül 2012 Cumartesi

Hatap Un ve yumuşacık poğaçalar














6 yıldır blog yazıyorum ve bu süre zarfında birkaç ürün dışında tanıtım ve reklâm yapmadım. Çünkü güvenilirliğinden emin olamadığım ürünlerde sizleri de yanıltmak istemedim. Hatap Unu daha önceden kullandığım ve kalitesinden emin olduğum için sizlere de güvenle tavsiye ediyorum. Hatap Unu tercih etmemin en önemli nedenlerinden bir tanesi ise kalitesinin yanında Helal Gıda sertifikası almış olması. Hamur yoğurmaya başladığınız andan itibaren Hatap Unun kalitesini ve dokusunu hemen fark edeceğinizden eminim. Eğer kullanmıyorsanız ilk fırsatta alıp bir kez de olsa kendiniz test edin derim. Ayrıca Hatap Un Çorum’da üretim yapan bir firma. Anlayacağınız bundan sonra iki hemşeri olarak Ab-ı hayat & Hatap Un güzel lezzetler ortaya çıkarmaya çalışacağız sizler için…





















1929 yılında kurulan Hatap Değirmenleri 32 çuval kapasiteli, yani günde 2,5 ton un üretebilen, su ile tahrik olan iptidai bir değirmendi. Nakliye ise at arabalarıyla yapılırdı.1932 yılında Dizel Motor takviyesi ile üretim kapasitesi günlük 5 tona yükseldi. 1962 yılında Adil ve Hayri Kavukçu kardeşlerin girişimiyle; İngiliz Henry Simon Şirketi anahtar teslimi modern bir tesis kurdu ve bu tesis ile Hatap Değirmenleri Türkiye’nin en modern fabrikalarından biri konumuna yükseldi. 2008 yılı itibariyle entegre iki un fabrikasında 300 ton/gün, yem fabrikasında ise 20 ton/saat kapasiteyle üretime devam etmektedir. Hem yem hem un fabrikası ISO 22000:2005 kalite yönetim sistemi belgesine sahiptir.







Mart 2012 yılında ise Helal Gıda sertifikası almıştır. Bugün Hatap Değirmenleri Türkiye’nin en kapasiteli ve en modern un fabrikalarından birisidir. 80 yıllık tecrübesi, modern teknoloji ile donatılmış fabrikaları, un depolama ve karıştırma üniteleri ile istediğiniz her tür unu üretmeye hazırdır. Kurulduğu günden beri kaliteyi ve müşteri memnuniyetini ticaretin ilk kuralı sayan Hatap, gelecekte de sizler için kaliteli un üretmeye devam edecektir. Hatap unları ve kullanımı ile ilgili ayrıntılı bilgi almak için burayı ziyaret edebilirsiniz.


















Fotoğrafta gördüğünüz yumuşak poğaçaların tarifine ise burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz. İsmi gibi gerçekten yumuşacık oldular…