9 Ekim 2012 Salı

Karadeniz gezisi; Keşap, Giresun kalesi














Gece vardığımız Giresun öğretmen evinde yer bulamayınca, en yakın ilçesi olan Keşap’a doğru yola çıkıyoruz. Bu defa işimizi şansa bırakmayıp gitmeden telefonla yer ayırttırıyoruz. Keşap-Giresun arası çok kısa olduğu için fazla vakit kaybetmeden varıyoruz. Karadeniz sahilinde bütün yerleşim yerleri birbirine çok yakın, zaten bu nedenle de bir hafta gibi bir sürede görülebilecek birçok yeri gezebiliyoruz.




















Ertesi sabah temiz havanın etkisiyle Verda Su uykusunu almış olacak ki çok erken uyanıyor. Bahçede yeşillikler arasında kahvaltının ardından Giresun kalesine doğru yol alıyoruz.


















Kale mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer, temiz ve bakımlı olması da ayrı bir güzel! Öğlen saatine yakın vardığımız için olsa gerek oldukça sakindi.






















Hele de masmavi gökyüzü ve denizin kesiştiği manzarayı seyre dalmak anlatılmaz güzelliklerden…























Bıraksanız saatlerce kalabileceğim bir yer ama akılda Uzungöl, Sümela manastırı, Ayder yaylası olunca şehri araba ile dolaşıp, notlarımızdaki birkaç yeri ziyaret edip yola çıkıyoruz. Vakfıkebir’e uğrayıp ekmeklerimizi almayı unutmuyoruz, yolunuz düşerse sizde unutmayın.



 














Akçaabat da öğlen yemeği molası verip, piyaz mı daha lezzetliydi yoksa Akçaabat köfteleri mi karar veremiyoruz. Bunlarda tüm gezimiz boyunca çekebildiğim tek yemek fotoğrafı olarak kalıyor. Yol üzerinde ki duraklarımızda hayranlıkla izleyip, içimin huzurla dolmasına sebep camilerimiz… Rabbimin güzel isimlerinin yansımasını bir kez daha hatırladığım Trabzon Atatürk evinin bahçesindeki tabir yerinde olursa bin bir çeşit çiçek türü…

Vardığımız her durakta olduğu gibi burada da araba ile kısa bir şehir turu yapıp Sümela’ya çıkıyoruz.



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder